ÇOCUK VE GENÇLERDE STRES VE BAŞA ÇIKMA YOLLARI
12 Mayıs 2020

ÇOCUK VE GENÇLERDE STRES VE BAŞA ÇIKMA YOLLARI

       Stres, gerek fiziksel gerekse ruhsal ve sosyal açıdan olabilen zorlanma durumlarını içerir.  Büyüme ve gelişimi sırasında çocuklar ailelerinin ve ailelerinin içinde bulunduğu sosyal çevrenin yaşadığı, tüm streslerden etkilenirler. Ayrıca kendi fiziksel rahatsızlıkları ve aile bireyleri arasındaki ilişkilerin bir sonucu olarak da stres doğabilir. Stres kelimesini günlük hayatta sıklıkla kullanırız, insanların duygusal olarak zorlanmaları, başarısızlıkları, kişiler arası ilişkileri, çevrenin etkileri ile strese girebildiğini ve sonucunda da birtakım davranış değişikliklerinin, vücutta bazı rahatsızlıkların ve depresyonun gelişebildiğini biliyoruz. Özellikle çocuklarda strese yol açan sebepler erişkinlerden farklı olabiliyor, Örneğin her gece oyuncak bebeği ile yatan küçük bir kız çocuğu onu kaybettiğinde büyük bir sıkıntı yaşayabiliyor. Bir  erkek çocuk için futbol topu her şeyden daha değerli olabiliyor.

         Covid -19 salgını kapsamında alınan tedbirler ile toplumun çoğunluğunun evde kalma sürecinde; çocuk ve gençlerde stres düzeyi artabilir, kendisine ve çevresine zarar verme gibi olumsuz sonuçlar dahi doğurabilir. Bu kapsamda çocuklar ve gençlere stresle başa çıkma konusunda gerekli destek verilmeli ve aileler bu konuda daha bilinçli olmalıdır.

            Klinik deneyimler ve araştırmalar bebeklik, çocukluk ve ergenlik gibi farklı gelişimsel düzeylerde bazı  kaygıların  yaygın olduğunu göstermiştir Çocuklarda stres durumlarının başlaması ve artması sıklıkla stresli yaşam olaylarının etkisiyle olmaktadır.  Çocukların bu olaylara verecekleri tepkiler yaşlarına, muhakeme yeteneklerine, sosyal desteklere, kişilik özelliklerine göre değişiklik göstermektedir.

Çoğu araştırmacı duygusal ifadelerin yaşla değiştiğini öne sürer. Oysaki bazı duygulanım dışa vurumları doğuştan vardır. Diğerleri ise gelişimin iler ki dönemlerine kadar açığa çıkmazlar. Yaşamın ilk yıllarında duygusal cevaplar daha aşırı, kontrolsüz ve güçlüdür, çocuk sosyalleştikçe duygularını kontrol etmeyi öğrenir.

Çocuk, kendisi, ailesi, yaşıtları,  okul veya geniş sosyal çevre ile ilişkileri sonucu fiziksel, davranışsal yada eğitimle ilgili problemler yaşayabilir. Örn: Bale derslerinden nefret eden yada matematik öğretmenini sevmeyen bir kız çocuk okula gitmeden önce mide ağrıları geçirebilir.

Çocuğa ait stres etkenleri:

– Akut ya da kronik hastalıklar

– Vücut deformiteleri ve sakatlıkları

– Zeka düzeyi ile ilgili sorunlar

– Çocuğun kişilik özellikleri

Ailesel faktörler:

– Anne yoksunluğu

– Parçalanmış aileler

– Ebeveynlerin hastalıkları, çocuğa karşı sergiledikleri tutumların özellikleri

– Evlat edinmiş aile olma

– Ebeveyn kaybı

Çevre ile ilgili faktörler:

– Kısıtlı sosyal destek sistemleri olan sosyokültürel ve ekonomik düzeyi düşük çevre.

– Okul yaşamı

Görüldüğü gibi çocuk ve gençlerde birçok stres etkeni var. Bunların bir kısmı aile içi etkileşimler ve dayanışma ile kolaylıkla ortadan kaldırılabilecekken diğer bir kısmında aileler kendilerini çaresiz hissedebilirler. Bu aşamada ailelerin çocuk ya da gencin stresini tanıması, ona destek olması  gerekmektedir. Bu şekilde yardım edemediğinde bir ruh sağlığı hekimine başvurması çocuk ve genç için önemli adımlar olacaktır.

Özet olarak stres sonucu gözlenebilecek olan problemler:

Çocukta gerileme, Örn: altına idrarını kaçırma, bebek gibi davranma, uyku ve yeme problemleri

Depresyon

Sinirlilik, çabuk öfkelenme, karşıt davranışlar

Yalnızlık hissi, konuşmak istememe, özgüvenin azalması

Vücudunda birtakım hastalıklar Örn: Saç dökülmesi, deri renginde değişimlerin olması, kronik kabızlık

Okul korkuları, okulda başarısızlık.

Madde kullanımı ( alkol, sigara, esrar, eroin vb. )

İntihar girişimi

Suç işleme

Evden kaçma

Bu durumda öncelikle stresin kaynağına inmek gereklidir.

Büyüme ve gelişimleri sırasında çocuklar pek çok stres etkeni ile karşılaşır. Yeni bir kardeşin doğumu, okula başlama, ana baba tutumu arasındaki farklılıklar gibi sayılabilecek pek çok etken vardır.

Çocuk kendisini zorlayan bir durum karşısında sıklıkla bir önceki gelişim düzeyine iner, Örn: Aslında yemek yemeği öğrenen bir çocuk, annesinin yedirmesini isteyebilir ya da geceleri altını ıslatmaya başlayabilir. Bu tür davranış şekilleri erişkinler tarafından şımarıklık şeklinde algılanabilmesi bakımından önemlidir.

Çocuk depresyona girebilir, bu durumda çocuk düşünceli görünebilir, isteksizlik, yersiz ağlamalar, gece korkuları, okul korkuları, güvensizlik, yalnızlık hissi, çabuk sinirlenmeler, karşıt davranışlar gelişebilir. Bu tür değişiklikleri farketmek çocuğunu tanıyan ebeveyn için güç değildir.

Poliklinik ortamında sıklıkla karşılaştığımız durumlardan biri de uzun süreli tedavilere rağmen iyileşmeyen saç dökülmesi, kirpik dökülmesi, deri renginin solması, kabızlık  gibi kökeninde psikolojik etmenler olan hastalıklardır. Bu durumlarda hastalık etkeni olan stres her zaman kolaylıkla gözlemlenemeyebilir, aileler her şeyin normal olduğunu ifade eder, fakat çocuk tedavi olmamıştır. Bu tür hastalıkların tedavisi uzun sürelidir, çocuğun yaşadığı ortamı tanımak, ayrıntılı olarak geçmiş hikayesini almak, çocukla sağlıklı bir ilişki kurmak gereklidir. Bu sebeple Üniversitede Deri hastalıkları, mide bağırsak sistemi hastalıkları, sinir hastalıkları, ruh sağlığı ile ilgilenen birimler yakın ilişki içinde bulunur.

Stresin çocuk ve gençlerdeki bir diğer görünümü de suç işleme şeklinde olabilir. Suç işleyen çocukların ailelerinde baskılı eğitim, sevgi yetersizliği, güven vermeyen ilişkiler, geçimsizlik gibi özellikler dikkati çekmektedir. Birçok araştırmada  aile içi yaşamın ve ilişkilerin  çocuk suçluluğunda temel nedenler olduğu kanıtlanmıştır.

Bunların yanında gençlerde görülen bu tür davranış bozuklukları tepkisel olabilir, örneğin boşanmadan veya bir ölüm olayından sonra ortaya çıkabilir. Burada gencin ruhsal travma  ve depresyonu söz konusu olabilmektedir. Bu olumsuz davranışıyla ailesine yardım çağrısı yapmakta ve ailenin ilgisini  üstüne çekmeye çalışmakta olabilmektedir

Özellikle ülkemizde genç kızlar daha çok denetlenir,  baskı altında tutulur, onlar başkaldırınca öfkelerini dışa değil sıklıkla kendilerine yöneltirler. Bu çağda intihar girişimi  erkeklere göre kızlarda çok yüksek orandadır. Evden kaçma, yada sorumsuz cinsel ilişkilere girmek de genç kızların başka bir başkaldırma yolu olabilir.